#çiçek açmak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sana yakın olup ta çiçek açmayan var mıdır yâ Rab?!
.
68 notes
·
View notes
Text
"Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış..." 🌹 - Cemal Süreya, Bir Çiçek (Güz Bitiği / 20 Şiir)
#Çiçek#Bahar#İlkbahar#ilkbahar#Gül#Cemal Süreya#Bir Çiçek#Yürekbalı#Antalya#Fotoğraf: Hakan Ercan#Nisan 2024#Sarı Gül#Tomurcuk#Çiçek Açmak#Doğa#Tabiat#Müzik#Bandista#Aşk Şarkısı#Müzik: Bandista - Aşk Şarkısı
6 notes
·
View notes
Text
06 ağustos 02,11
Gecenin zembereğine takılmıştı adam önce yeryüzü aydınlatan hilâl biçimdeki gümüş renkli ayı seyretti önce
Sonra “Hayalhanesinin” derinliklerine bıraktı ruhunu
Yine yüreğindekilerini
Yazmaya çalıştığı kalemi titriyordu elinde
Sadece elleri mi?
Yüreği, ruhu, bakışları bile solmuştu
Beyni ve yüreği arasında hiç çözülemeyecek bir kan davası hâsıl olmuştu sanki
Biri diğerini vuracaktı ama kalbi zaten yenilmişti, beyaz bayrak çekmişti aslında tüm uzuvlarına.
Yinede beyni inatla savaşıyordu ve savaşmakla kalmıyor, ruhunu da hırpalıyordu.
Hayatta tekerrüründen en çok memnun kalınan şeydi aslında yaşanan ama.
Aması vardı işte.
Amaları vardı hatta düşüncelerinde
Tazeyken kendisi, tazecikken hayat önünde yüreği çiçek bahçesiyken, yeşerttiği, emek verdiği aşkı vardı, sırası geldikçe yaşadığı
“Bin kez âşık olunur” diyenleri yalanlarcasına sarmaladığı sevgisi vardı yüreğinin derinliklerinde.
Bütün kayıplara rağmen yaşadığı, yaşadıkça çoğaldığı, sonlandıkça büyüdüğü ve zaman geçtikçe özlediği…
Her gün yeniden doğduğu ve belki her gün çokça öldüğü…
Kan ter içinde, sırılsıklam yaşadığı layezal aşkı.
“Sonu olmayan sonsuzluktu”
Her mevsimin bahar, her gecenin mehtap olduğu…
Pişmanlıkları takılmıştı parmaklarının arasına bazılarının, bazılarının hüznü elâ gözlerinde asılı kalmıştı.
Coşkusunu yazmıştı şiirlerinde çoğunun, bazen de kokusu gelirdi buram buram
Yılan zehirlerinde yitirmişti son aşkını, istemeden…
Unutmak vazgeçmek yoktu onun kitabında
Çünkü bu kez aşk her şeydi ve hiçbir şey…
Var olmuşlardan hiçbiri değildi.
Kimsenin bilmediği, duymadığı yaşamadığı bir şeydi.
Ve vazgeçmek yitirmekti nefesini, içtiği sudan, gördüğü güneşten, renkten, düşünmekten vazgeçmekti.
Nefesini, düşlerini, kırmızısını, mavisini, yeşilini almıştı ondan
Yaşamıyordu… Yıllardır nefes alamıyordu…
Ya şimdi…
Neydi yüreğindeki bu koşuşturma?
Bedenini ve gözlerini teslim alan neydi?
Hafiften sarısı çalınmaya başlamıştı güneşin gözlerine.
Görüyor muydu yüreği renkleri yeniden yoksa geçmişin hafızasına kazıdığı hayaller miydi?
Portakal çiçekleri mi kokuyordu inceden.
Yanılsaması mıydı yoksa aç ruhunun.
Bir deprem, bir kasırga, tufan belki…
Yangın yerine dönmüştü bedeni de yüreği de.
Beyni olup bitenleri seyretti bir süre. Alevler sardı dört bir yanı usulca.
Oda sıcaklığında tek bir noktası kalmamıştı ruhunun
Savaş başlamıştı yeniden.
Bu yangın sönmeli, söndürülmeliydi.
Ruhu ısınmış, buzları erimişti yüreğinin oysa.
Neden dursundu yangın?
Rüzgârlar essin kıvılcımlarını taşısındı, tutuşsundu hayat yeniden.
Dörtnala alınsındı nefesler, karışsındı birbirine, gelsindi sevda, açsındı çiçeklerini, pembelerle, allarla açsındı, balonlar iplerinden kopsundu sonsuzluğa.
Portakal çiçeği koksundu yine teni sevdayla karışık.
Hesapları dursundu hayatın çarpması, bölmesi, toplaması bitsindi, yanlış çıksındı sonuçları ya da doğru,fark etmesindi.
Titreyen bakışlarıyla titreyen bedenine baktı önce
Toprakla savaşan tohumun terini gördü yüreğinde.
Güneşe ulaşmak, yedi veren açmak için çiçeklerini, kabından taşan tohumu hissetti damarlarında ve beyaz bayrak çıkardı aşka bir kez daha.
Haykırdı her hücresi beyninin sessizce, bir damla yaş gönderip göz pınarlarına:
“Ya solarsa Sevda Çiçeği! Ya solarsa!”
Yüreğinin rengi sevdaya çalmıştı yeniden.
Ve yeniden çiçekler açtıracaktı teninde.
Ruhu yine türküler söyleyecekti kuşlarla baharda.
Sabahları sevecekti geceyi sevdiği kadar.
Yeniden
“Vazgeçmenin mümkün olmadığı zamanlarda gelecekti.”
Adamın istediği gibi.
Titreyen ellerine ilişti gözleri ve titreten sebebe baktı utangaç.
Mırıldandı kendi kendine:
“Bir Sevda Çiçeği daha kurutmayacak bu eller, kitap sayfalarında.”
Tüm sevdaların çiçekleri gönüller dolusu açsın diye hiç kurumasın diye yazdı edebi kaç şiir varsa güzelliğine.
105 notes
·
View notes
Text
Topraktan olduk, çiçek açmak da çürümek de senin elinde..
63 notes
·
View notes
Note
Son zamanlar senini anlatan bir alıntı var mı?
Ağaçların meyve vermesi için bir mevsim dinlenmesi, çiçek açmak için filizlenmesi gerekir, güneş görmesi, yağmur alması… o ağaçacı hiç durmadan sallıyorlar
160 notes
·
View notes
Text
Çiçek açmak, sana doğru..🤍
204 notes
·
View notes
Text
rüzgâr kelime olarak zaman demek bak. bunalıp pencereyi açmak, geçiyor hissi sadece. aç. dünyaya kelimelerden bak. gözlerini bırak. gözlerini kapat. sonuna kadar aç. bu gece o kısacık anda saçlarının uçuşması. o his yüzyıllardır sana taşındı. sana aktı sular. sana açıldı çiçek. bir asır saçlarına dokunmak cümlesinde ben yokum. bak tüm bunlar. ge çe cek.
105 notes
·
View notes
Text
Baharda çiçek açmak âdetten, Zemheride kardelen olmak asaletten sayılır..
203 notes
·
View notes
Text
"Ağaçlar gibi ol, artık hayatına ait olmayan şeyleri dök, serbest bırak yenisine yer açmak için.
Sonbahar yaprakları gibi ol, yumuşakça, nazikçe bağlanmadan bırak, esintide usulca süzül.
Nehirler gibi ol, direnmeden hayatın içinden özgürce ak.
Güneş gibi ol, karanlıklarında parla.
Bitkiler gibi ol, fırtınaları, hayatın değişen mevsimlerini takip ederken yeniden büyü ve yenilen.
Rüzgâr gibi ol, gerektiğinde hem nazik hem de sert ol.
Dağlar gibi ol, sağlam, güçlü ve sarsılmaz dur.
Çiçekler gibi ol, eşsizliğini kucaklayarak sevgi ve güvenle çiçek aç."
Kızılderili Deyişleri
50 notes
·
View notes
Text
"Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış..." 🌹 - Cemal Süreya, Bir Çiçek (Güz Bitiği / 20 Şiir)
#Çiçek#Bahar#İlkbahar#ilkbahar#Gül#Yürekbalı#Hakan Ercan#Antalya#Cemal Süreya#Bir Çiçek#Çiçek Açmak#Sarı Gül#Gül Tomurcuğu#Tomurcuk#Fotoğraf: Hakan Ercan#Nisan 2024#Fotoğraf#Doğa
6 notes
·
View notes
Text
Titriyordu elleri…
Sadece elleri mi?
Yüreği, ruhu, bakışları bile…
Beyni ve yüreği arasında hiç çözülemeyecek bir kan davası hâsıl olmuştu.
Biri diğerini vuracaktı ama kalbi zaten yenilmişti, beyaz bayrak çekmişti aslında tüm uzuvlarına.
Yinede beyni inatla savaşıyordu ve savaşmakla kalmıyor, ruhunu da hırpalıyordu.
Hayatta tekerrüründen en çok memnun kalınan şeydi aslında yaşanan ama.
Aması vardı işte.
Aması vardı.
Amaları vardı hatta…
Tazeyken kendisi, tazecikken hayat önünde yüreği çiçek bahçesiyken, yeşerttiği, emek verdiği aşkları vardı, sırası geldikçe yaşanan aşkları...
“Bir kez âşık olunur” diyenleri yalanlarcasına sarmaladığı aşkları vardı onun.
Bütün kayıplara rağmen yaşadığı, yaşadıkça çoğaldığı, sonlandıkça büyüdüğü ve zaman geçtikçe özlediği…
Her gün yeniden doğduğu ve belki her gün çokça öldüğü...
Kan ter içinde, sırılsıklam yaşadığı aşkları.
Her mevsimin bahar, her gecenin mehtap olduğu… Pişmanlıkları takılmıştı parmaklarının arasına bazılarının, bazılarının hüznü gözlerinde asılı kalmıştı.
Coşkusu yazılmıştı şiirlerinde çoğunun, bazen de kokusu gelirdi buram buram.
Yılan zehirlerinde yitirmişti son aşkını, istemeden… Unutmak vazgeçmek olurdu yaşamaktan bu kez. Çünkü bu kez aşk her şeydi ve hiçbir şey…
Var olmuşlardan hiçbiri değildi.
Kimsenin bilmediği, duymadığı yaşamadığı bir şeydi.
Ve vazgeçmek yitirmekti nefesini, içtiği sudan, gördüğü güneşten, renkten, düşünmekten vazgeçmekti.
Yılan zehirleri…
Nefesini, düşlerini, kırmızısını, mavisini, yeşilini almıştı… Yaşamıyordu…
Yıllardır nefes alamıyordu…
Ya şimdi…
Neydi yüreğindeki bu koşuşturma?
Bedenini ve gözlerini teslim alan neydi?
Hafiften sarısı çalınmaya başlamıştı güneşin gözlerine. Görüyor muydu yüreği renkleri yeniden yoksa geçmişin hafızasına kazıdığı hayaller miydi?
Portakal çiçekleri mi kokuyordu inceden.
Yanılsaması mıydı yoksa aç ruhunun.
Bir deprem, bir kasırga, tufan belki…
Yangın yerine dönmüştü bedeni de yüreği de.
Beyni olup bitenleri seyretti bir süre.
Alevler sardı dört bir yanı usulca.
Oda sıcaklığında tek bir noktası kalmamıştı ruhunun. Savaş başlamıştı yeniden.
Bu yangın sönmeli, söndürülmeliydi.
Ruhu ısınmış, buzları erimişti yüreğinin oysa.
Neden dursundu yangın?
Rüzgârlar essin kıvılcımlarını taşısındı, tutuşsundu hayat yeniden.
Dörtnala alınsındı nefesler, karışsındı birbirine, gelsindi sevda, açsındı çiçeklerini, pembelerle, allarla açsındı, balonlar iplerinden kopsundu sonsuzluğa.
Portakal çiçeği koksundu yine teni sevdayla karışık. Hesapları dursundu hayatın çarpması, bölmesi, toplaması bitsindi, yanlış çıksındı sonuçları ya da doğru,fark etmesindi.
Titreyen bakışlarıyla titreyen bedenine baktı.
Toprakla savaşan tohumun terini gördü yüreğinde. Güneşe ulaşmak, yedi veren açmak için çiçeklerini, kabından taşan tohumu hissetti damarlarında ve beyaz bayrak çıkardı aşka bir kez daha.
Haykırdı her hücresi beyninin sessizce, bir damla yaş gönderip göz pınarlarına:
“Ya solarsa Sevda Çiçeği! Ya solarsa!” “Ya solmazsa” dedi yüreği, bir de tebessüm iliştirip ucuna… “Ya bu defa solmazsa!”
Yüreğinin rengi sevdaya çalmıştı yeniden.
Ve yeniden çiçekler açtıracaktı teninde.
Ruhu şarkılar söyleyecekti kuşlarla baharda.
Sabahları sevecekti geceyi sevdiği kadar. Yeniden “Vazgeçmenin mümkün olmadığı zamanlarda gelecekti.” şairin istediği gibi.
Titreyen ellerine ilişti gözleri ve titreten sebebe baktı utangaç.
Mırıldandı kendi kendine:
“Bir Sevda Çiçeği daha kurutmayacak bu eller, kitap sayfalarında.”
Tüm sevdaların çiçekleri gönüller dolusu açsın ve hiç kurumasın.
181 notes
·
View notes
Text
benim ellerim çiçek kokarken ve topladığım çiçekleri avuçların arasına bırakmaya çalışırken, yaşım küçüktü. yalanı da yanlışı da bilmezdim. yapılan her şeyi sevgiden sayardım. bir tokatla başım yana çevrilse de gülerdim. ellerin saçlarıma uzanırken okşayacaksın sanardım. ardından eline dolanan saçlarımın acısından ağlardım. ben senden gitmez yine sana ağlardım. düşsem kaldırırsın şimdi biliyorum. arasam beni buradan al, diye. gelir alırsın. ellerimi uzatsam tutarsın da. ama içimdeki çocuğun çığlıklarını dindiremezsin. ben seni inandırmaya çalışırken bazı şeylere bir de seninle savaştım hep. bir aile olalım diye verdiğin çabaların arasından cesedimizi çıkarttın. dört kişinin yaşadığı bir evde her gün dört tane cenaze sırtladık her birimiz. susmamız gerekti, sustuk. gıkımız çıkmadı. ama paramparça oluşumuz bizi hep çığlık çığlığa bıraktı. çocuktum ben. unuturum sandım çoğu şeyi. kâbuslar hariç unuttum her şeyi. dışarıya sunduğun gülüşlerin bir kez olsun bizim yüzümüze çevrilmedi. aynı odada ikimiz kalsak ağzını bıçakla dâhi açamadık. şimdi, ardımızdan kalanlarla bir aile yaratmaya çalışıyorsun kendince. ben yanına gelince ağzın açılıyor sırf ağzımı açmak için. bu sefer ben dönüyorum sırtımı sana. sebebini ben de bilmiyorum. yalnızca yenemiyorum bazı şeyleri. gece geç saatlerde arıyorsun 'neredesin' diye. 'gelip alayım' diyorsun. ben biliyorum, gel desem gelirsin. ama on yaşında beni bırakışın gibi yine bırakırsın sanıp 'gel' diyemiyorum. çünkü korkuların esiri oldum. evden çıkarken bana sarılmak için yaklaşıyorsun, ben hep üç adım geri gitme isteğiyle yanıp tutuşuyorum. korkuyorum. çok.
24 notes
·
View notes
Text
Yeni başlangıçlar bile yıkım sonrası başlar
Döküm sonrası başlangıçdır Yeşerip çiçek açmak
21 notes
·
View notes
Text
bazen çok kırılgan hissediyorum füsun, sanki hayatımda her şeyin yokluğunun acısını çekiyor gibi hissediyorum, aynı zamanda her şeyin yoğunluğu arasında karman çorman olmuş gibi toparlanamıyorum. tüm bu hisler asla bir denge içerisinde hissettirmiyor olması gerektiği gibi değiller. bir söz duymuştum "bir kalp monitörüne bakarsan inişler çıkışlar vardır hayat da bu iniş çıkışlardan ibarettir düz bir çizgide olması hayatın son bulmuş halidir." ama ben sanki kalp krizi geçiriyor gibiyim dalgalanma o kadar yoğun ki nefes alamadığımı hissediyorum. çoğu zaman kaygılar içerisinde sürükleniyorum bir felaketten daha fazlası olmasını istediğim şeyler var. gel ve bana sarıl bu dünyada yeşermek için en etkili şey sevgidir. kalbinde çiçek açmak istiyorum.
38 notes
·
View notes